Pozitif Bilişsel Terapi

Çözümlere Yeni bir Bakış: Pozitif BDT

Çeviri editörlüğünü bir meslektaşımla birlikte yaptığım Aile Terapisi Yeterliklerinde Uzmanlaşma kitabının yazarı olan Diana Gehart’ın bir sözü beni çok etkilemişti; “Benim bu kitaptaki görevim tüm kuramlara sizin aşık olmanıza ve bunu Kazanova’yı kıskandıracak şekilde tekrar tekrar yapmanıza yardımcı olmak.”  Psikolojik danışma kuramları içerisinde ilk flörtüm değil ama beşik kertmem –muhtemelen benim dönemimde eğitim alan birçoğunun olduğu gibi- Carl Rogers’in geliştirdiği insancıl kuramdı. Bu kuramla maalesef çok mutlu olamadım çünkü teknik dediğimiz şeyler büyük oranda Roger’in kişilik özelliğiyle bütünleşmiş becerilerdi ve ben daha yapılandırılmış ve teknikleri bol bir kuram arıyordum. Doktora eğitimim sırasında aradığım aşkı bulmuştum: BDT. Bir süre ilişkimiz güzel gitti ve çok da mutlu oldum diyebilirim. Ta ki Onu tanıyana kadar. Doktora sonrası araştırmacı olarak gittiğim ABD’de takip ettiğim derslerden birinde gördüm Onu; adı ise kısa süreli çözüm odaklı yaklaşımdı.  Bu konuda bir eğitim aldım ve işte aradığım kuram bu dedim. Bu arada Türkiye’ye döndüğümde yaptığım danışmalarda ve öğrencilerime verdiğim BDT temelli süpervizyon eğitimlerinde doğal bir dürtü olarak ikisini birleştirmeye başladım.  Aslında bakılırsa teknik olarak ikisiyle de aynı anda aşk yaşıyordum. Ve bu aşkın bir adı olmalıydı ama ne?  

Sevgili dostum Doç. Dr. Tayfun Doğan’ın organize ettiği Birinci Avrasya Pozitif Psikoloji Kongresinde davetli konuşmacılardan birisi dikkatimi çekti. Dr. Fredrike Bannink. Konusu ise Pozitif Bilişsel Davranışçı Terapiydi. Evet, iste dedim benim aşkımın adı bu. Alanında oldukça fazla klinik deneyimleri olan Dr. Bannink, kuramını BDT, pozitif psikoloji ve çözüm odaklı yaklaşıma dayandırıyordu. Kuram, patolojiye ve danışanların sorunlarına çok fazla odaklanmak yerine onların güçlü yanlarını ön plana çıkarıyordu. Dr. Bannink, “Are you ready for positive cognitive behavioral therapy?” adlı makalesinde kuramı özet bir şekilde anlatmakta ve etkililiği konusunda deneysel çalışmaların gerekli olduğunu belirtmektedir. Kuramın meraklılarına bu makaleyi öneriyorum.

Yaklaşık bir senedir, danışmalarımda ve psikolojik danışmanlara/adaylarına verdiğim eğitimlerimde pozitif BDT’yi ön plana çıkarmaya başladım. Yalnız Dr. Bannink’ten farklı olarak Dr. Martin Seligman ve Dr. Tayyap Rashid’in geliştirdiği pozitif psikolterapiden etkilendiğimi ve uygulamada kullandığımı belirtmek isterim. Uygulamalarımda üç şeyi fark ettim. Bilindiği üzere BDT’nin varsayımlarına göre üç temel inanç var ve bunlar negatif: Sevilmeme, değersizlik ve yetersizlik. Oysa vaka formülasyonu hazırlarken üç pozitif temel inanca (yeterlilik, sevilme, değerlilik) odaklanınca danışanlarla terapötik ittifak daha kolay gelişiyor ve onlarda umut artmış oluyor. Danışmalarımda ve eğitimlerimde ikinci olarak fark ettiğim şey ise “pozitif kişilik özelliklerinin izlenmesi”. Bunu bir form aracılığıyla yapıyoruz ve henüz BDT ve çözüm odaklı teknikleri kullanmadan bile danışanlarda gözlenebilir ve ölçülebilir değişimler olmakta.  Şimdiye kadar deneyimlerim ve aldığım kanıta dayalı sonuçlar oldukça sevindirici. Yakın bir zaman önce tamamladığım ve raporlama aşamasında olan bir çalışmamda umut verici bulgulara ulaştım. Çalışmalarımda fark ettiğim üçüncü şey ise fizyoloji. Sağlıklı beslenme, uyku ve egzersiz takibi danışma sürecine entegre edildiğinde yine çok olumlu değişimler gözlemledim. Tabii ki pozitif BDT’nin BDT ve diğer kuramlardan daha üstün olduğunu şimdiden iddia etmek çok erken ve yersiz olacaktır. Bunun için çok iyi yapılandırılmış kontrol ve plasebo gruplu deneysel çalışmalara ihtiyaç var. Kim bilir benim dışımda da sziden birileri bu çalışmaları yürütür ve umut verici sonuçları bizlerle paylaşır. 

  •  Bu yazı küçük birkaç değişiklik dışında daha önce İbn Haldun Üniversitesinin aylık yayınlanan Açık Medeniyet Gazetesinin 13. sayısında yayımlanmıştır.